Mardin’de uzun süre yaşamışsanız ve o şehirde sevdiğiniz insanlarla Mardin’nin her saatine tanıklık etmişseniz başka bir anlamı vardır.
Sıcak sarısının akşama turuncudan mavi ve sonra da mor ile laciverte karıştığının tadını gözlerinize tattırmak için bacaklarınıza yüklenmişsinizdir. Tarihi Mardin taş evlerinin taşları arasından sızan bitkilerin gözlerinize sunduğu canlılık ve yaşamın hissini, tadını verdikten sonra Mardin Kalesine çıkmaya çalışmışsınızdır.
Bu canlılıktan sıyrıldıktan sonra günün sıcak renklerinin maviye ve griye döndüğü günün ölümünü gözlerinizde zıt bir sanat görseliyle sunmuştur. Terasta oturup yere pul gibi dökülen köy ve kasabalarının ışıklarını görmüşsünüzdür. Bununla beraber insanın ne kadar ufak bir canlı olduğunu hissetmişsinizdir. Bu “ufak bir insan olduğunu hissetmek” zihninize yüklenen tüm ağırlığın azaldığını hissettirmiştir.
Mardin’den uzun bir süre ayrıldıktan sonra geldiğim Ağrı ilinde gözlerim, yukarıda bir şeyler arıyordu bunun Tarihi Mardin’in tepesinde bulunan TAÇ olduğunu anladım.
Karanlık içinde parlayan turuncu Taç karanlığın etkisini büyülü hale getiriyor ve gecenin karanlık mistik dokusunu bozmadan parlak bir taç gibi hava da asılı duruyordu. Ağrı sokaklarından geçerken evlerin arasından bir manastır, medrese, kilise, tarihi evler veya eski bir camii görememek artık Mardin’de olmadığımı daha net hissettiriyordu.
Evlerin arasından yıllara meydan okuyan çatılar veya eski tarihi kubbeler, minareler, çan veya haç görünmüyordu. Mardin’den uzaklaştığım bu süreçte gözlerim Tarihi evleri, tezgahtaki güneş ışığından daha da kendini satışa çıkarmak için parlatan taşları, Tarihi yapıları solumayı, dokunmayı, gün batımını izlemeyi ve düz ovaya bakarken yerlere pul gibi dökülen turuncu ışıkları ile gökte gürleyen şimşeklerin birbirine karıştığı doğal ve canlı bir tablo gibi anılarımda duruyor.
Ağrı’da her ne kadar bunun eksikliğini çeksem de her şehrin kendine özgü özellikleri vardı. Ağrı’nın parlak taçları yoktu belki ama gündüzleri heybetli başı dumanlı gökte kaybolan dağlarıyla bu duygunun yerine bir şey edinmiştim.
Ağrı’da tüm yaz bahar gibi geçerken yem yeşil doğası ve florasına ait olan bitkiler ve mutfağı insanı cezbediyor. Her şehrin kendine ait güzellikleri var ve hepsi de birbiriyle kıyaslanmayacak kadar güzel.
Aslında her şehir gezilip keşfedilmeli. Ayrıca artık Ağrı’dan, Mardin’e hasret gidermeye gelince özleyeceğim bir yer daha oluşmuş oldu.
Yorum yazarak Mardin Haber Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mardin Haber Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Mardin Haber Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Mardin Haber Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Mardin Haber Gazetesi Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Mardin Haber Gazetesi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Mardin Haber Gazetesi editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Mardin Haber Gazetesi değil haberi geçen ajanstır.