Mardin manzarası görenleri büyülüyor

Mardin Kalesi’nin eteklerine sarı kalker taşından basamak şeklinde yapılmış ve sanki üst üsteymişçesine duran Eski Mardin bölgesindeki geleneksel Mardin evleri sebebiyle şehre “gündüzü seyranlık, gecesi gerdanlığı andırıyor.

Çünkü gündüzleri kaleden seyrine doyum olmayan taş evler, geceleri aydınlatmanın da etkisiyle gerdanlığı andırıyor. Yemyeşil Mezopotamya ovası ,gökyüzünde mavi denizi ve Mayıs ayında açan renkgarenk güllerin cümbüşü ile taşlar tarihi kentte ayrı bir güzellik katıyor.

‘Taşın başkenti’ olarak da bilinen şehir, ortaçağda sarp kayalıklar üzerinde önceleri Mardin Kalesi’nin içinde, sonraları da güneyde çok meyilli bir yamaçta doğu-batı doğrultusunda çizgisel bir yerleşim düzeni şeklinde inşa edilmiş.

Tarihi, mimarisi ve kültürel yapısı ile Güneydoğu’nun açık hava müzesi olan Mardin, her mevsim büyüleyici güzelliği kendine hayran bırakıyor. M.Ö. 4500’den başlayarak yerleşimin görüldüğü Mardin, Mezopotamya Ovası’nda bir anıt gibi yükseliyor. Subari, Sümer, Akad, Babil, Mitaniler, Asur, Pers, Roma, Bizans, Araplar, Selçuklular, Artuklular ve Osmanlı dönemine ait birçok yapının bulunduğu Mardin, dar ve taş sokaklarında gezenleri büyüleyen bir şehir. Tarihi kent Mardin’de her ortalama 3 milyon üzerinde yerli yabancı turiste ev sahipliği yapan Mardin , bu yıl corona virüs salgını tedbirleri nedeniyle turizm tamamen durma noktasına geldi. Bir çok turlar iptal olurken,otel ve butik oteller 2 aydır kapalı vaziyette duruyor.

Dinlerin, kültürlerin, halkların barış içinde yüzyıllardır birlikte yaşadığı dünyanın sayılı şehirlerinden biridir Mardin. Bugüne kadar çok sayıda kültür ve medeniyete ev sahipliği yapmış ve halen çok kültürlü yaşam tarzı ile dünyaya örnek gösterilecek bir hoşgörü ve güven ortamına sahip Mardin, mimari, etnografik, arkeolojik, tarihi ve görsel değerleri ile zamanın durduğu izlenimini veren Güneydoğu’nun şiirsel kentlerinden biri. Şehirde asırlardır beraber yaşayan Türkler, Kürtler, Araplar, Ermeniler, Süryaniler, Yezidiler gibi birçok topluluk, hem Paskalya’yı hem Ramazan Bayramı’nı yüzyıllardır birlikte kutlamaya devam ediyor. Öyle ki ezan sesinin kilise çanına karıştığı, Türk’ü de Kürt’ü de aynı anda bağrına basabilen bu çok dilli, dinli ve etnik gruplu şehir, insanoğlunun tüketmek üzere olduğu değerleri olan “barış, kardeşlik ve hoşgörünün” sembolü adeta.

17 May 2020 - 14:07 - Kültür & Sanat