Mardin’in Kayıp Mahalleleri Nerede

Birçok medeniyetlere ev sahipliği yapan Mardin Osmanlı döneminde kayıt altına alınan ve tescil edilen 10 mahallenin isimleri olan Bâb-ı Cedîd, Zerrâka, Kıssîs, Bâbü’l-hammâre, Kölâsiye, Şemsiye, Zeytûn, Kâmil ve Bîmâristan, Yahûdiyyân) olduğu ortaya çıktı.

Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisinde yer alan bilgide o tarihte Osmanlı dönemine ait yapılan kayıtlarda 10 mahalle tespit edildi.

Bunlar , (Bâb-ı Cedîd, Zerrâka, Kıssîs, Bâbü’l-hammâre, Kölâsiye, Şemsiye, Zeytûn, Kâmil ve Bîmâristan, Yahûdiyyân). Mahalle sayısı XVI. yüzyıl (16.Yüzyıl) boyunca aynı kalmış, nüfus ise o tarihte giderek artış göstermişti. Günümüzde bu mahallelerin nerede olduğu ise meçhuldür. Şu ana kadar bu konuda hiçbir araştırma yapılmadı.

Kayıp 10 Mahalle Nerde

1471 yılında Urfa’dan Mardin’e gelen Venedikli tüccar J. Barbaro , yaptığı araştırmada şehirde 300 kadar evin bulunduğunu yazar.

Buna göre Osmanlı idaresine geçmeden önce şehirde 1500 kişinin yaşamakta olduğu tahmin edilebilir. Osmanlı dönemine ait ilk tahrirde ( Kayıtlarda) dokuz mahalle tesbit edilmiştir (Bâb-ı Cedîd, Zerrâka, Kıssîs, Bâbü’l-hammâre, Kölâsiye, Şemsiye, Zeytûn, Kâmil ve Bîmâristan, Yahûdiyyân). Mahalle sayısı XVI. yüzyıl boyunca aynı kalmış, nüfus ise giderek artış gösterdiğine işaret ediliyor.

16 Yüzyılda Şehirde Nüfus Oranı

1518 yılında şehirde 8200 civarında olan nüfus 1526’ da 10.000, 1540’ta 14.000 ve 1564’te 18.000 dolayına yükseldiğini gösteriyor. Şehirde dört dinî topluluk içinde Müslümanlar 1518’de 41, 1526’da 38,8, 1540’ta 34,9, 1564’te 27,9 gibi oranlarla düşüş eğilimi gösterirken Hıristiyanlar 1518’de 48,7 iken 1564’te 62,1’e çıkarak artış kaydetmişlerdir. Bunun sebebi tam olarak anlaşılmamakla birlikte köylerden şehre doğru olan göçlere bağlanıyor.

17 yüzyılda Şehirde 3 Bin Kişi Yaşıyordu

17 Yüzyılda yapılan nüfus sayımında Yahudiler ve Şemsîler daha küçük topluluklar halinde gözüküyordu. XVII.(17) yüzyılda Mardin’in fizikî durumunu koruduğu anlaşılmaktadır. XVIII. (18) yüzyıl sonlarında burayı gören Carsten Niebuhr , Mardin’de 3000 hânenin 2000’inin Müslümanlardan, diğerlerinin Hıristiyan ve on hanenin Yahudilerden oluştuğunu yazar.

Şehre gelen başka bir gezginci olan G. A. Olivier ise 12.000 nüfus tahmin ederken 1807’de Dupre 20.000 Türk, 3200 Yahudi, 2000 Ermeni Katolik, 400 Keldânî, 800 yahudi, 800 Şemsî, 40 Ermeni Ortodoks’tan bahseder.

Diğer gezginciler Kinneir ise , 1816’da toplam nüfusu 1500’ü Ermeni 11.000, Buckingham ise, 20.000, 1837’de Soughtgate de, 3000 aile, 1878’de Geary ise, 16.000 kişi yaşadığını kayda geçirir. Osmanlı kayıtlarını kullanan Cuinet (1890) nüfusu 25.000 diye gösterir. Bunun 15.700’ü müslümandır. Diğerleri Gregoryen, Katolik ve Protestan mezhebinden Ermeniler, Katolik Keldânîler, Süryânî, Ya‘kūbî ve yahudiler olarak seyahatnamelerinde kitaplarında not düşüyorlar.

Asırlardır Dinler Birlikte Yaşadı

Mardin sancağında yaşayanlar, şehir ve köylerdeki yerleşik halk ile aşiret halindeki göçebe topluluklardan oluşuyordu. Bunlar etnik ve dinî bakımdan Müslümanlar, Hıristiyanlar, Yahudiler ve Şemsîler olarak zikredilebilir. Mardin ve yöresinde Akkoyunlular zamanında bu hânedana mensup Karayülük Osman’ın oğlu Hamza Bey’in “Türkman perâkendelerin Mardin etrafına iskân hizmetine tayin olunduğu” kayıtlarda geçmektedir.

Akkoyunlular’dan önce bu bölgeye hâkim olan Artukoğulları’nın da bir Türk hânedanı olduğu göz önüne alınırsa kendileriyle birlikte birçok Türk topluluğunun bölgeye gelip yerleştiği anlaşılır. Nitekim yerleşim yerlerinin ekserisinin Türkçe adlar taşıması bölgenin etnik kimliği hususunda belirleyici bir unsurdur.

Mardin İpek Yolun Ticaret Merkeziydi

Mardin Osmanlı idaresine geçtikten sonra önemli ticaret merkezi haline gelir. O tarihte şehir merkezinde kirişhane, darphane, boyahane, bozahane, debbâğhâne, şem‘hâne ile susam yağı imalâthaneleri bulunuyordu. Şehirdeki küçük işletmelerle bağ ve bahçe tarımının bölge ekonomisinde önemli bir yeri vardı. Ayrıca şehri çevreleyen kırsal alandaki tarımsal faaliyetlerle hayvancılık ekonomik yönden canlılık göstermekteydi. Osmanlı döneminde tarımın oldukça revaçta olmasına rağmen Mardin ve yöresinde ilk sırayı transit ticaretin getirileriyle küçük ölçekteki sınaî işletmeler almıştı. XIX. yüzyılda şehir tarım ürünlerinin pazarlandığı bir merkez olarak ön plana çıktı. Mardin Maraş-Musul, Diyarbekir-Musul ve Halep-Musul yolları (İpek yolu) üzerinde olması sebebiyle canlı bir ticarete sahipti. Transit ticaretin şehre ekonomik katkısı büyüktü. Şehir merkezinde ve civarda mevcut köylerin bir kısmında dokumacılık yaygındı. Sabun üretimi, iplik, bez ve ipekli imalâtı ile deri işleme tesisleri vardı.

19 yüzyılda Kayıt Altına Alınan Tarihi Eserler

19 yüzyıl başlarında yapılan araştırmada şehirde yirmi cami, kırk beş mescid, on kilise, üç manastır, üç medrese, bir idâdî, üç ibtidâî mektep, beş sıbyan mektebi, üç hıristiyan mektebi, bir han, 1080 dükkân ve mağaza olduğu tesbit edilmiş.Ve kayıt altına alındı.

İdarî Yapı.

Anadolu’nun Güneydoğusunda bulunan yerler Osmanlı hâkimiyeti altına alınıp merkez Âmid olmak üzere Diyarbekir vilâyeti teşkil edildiğinde Mardin buraya bağlı bir sancak oldu .(924/1518).

Coğrafî açıdan el-Cezîre’nin bir bölümünü oluşturan Mardin idarî bakımdan Bizanslılar zamanından beri Diyarbekir’e bağlı idi. Mardin sancağı dahilinde en önemli iskân yeri sancak merkezi olan Mardin’di. 1518’de Mardin livâsına bağlı yerler olarak Mardin kazası ile Savur ve Nusaybin nahiyeleri belirtilmektedir. Ayrıca beylerbeyi hasları zikredilirken Sincar yakınlarındaki Habur’un da ilk tahrirde Mardin’e bağlı nahiyeler arasında yer aldığının görülmesine rağmen (BA, TD, nr. 64, s. 239) daha sonraki tahrirlerde belirtilmemektedir.

Osmanlılar Zamanında Mardin İlçe ve Köyleri

Bu kayıtlarda , Mardin’in Osmanlılar’a intikalinden sonraki ilk idarî teşkilâtı aksettirmektedir. 1518’de sancakta Mardin şehri, Savur ve Nusaybin kasabaları ile birlikte 247 köy bulunmaktaydı. Bu köylerden 196’sı Mardin’e, elli biri Savur’a ve on üçü Nusaybin’e bağlıydı. 932 (1526) yılındaki idarî yapıda Mardin, Savur ve Nusaybin livâ olarak belirtilmekte ve Berriyecik bu sancağın kazasını teşkil etmekteydi.

Bu tarihte şehir ve kasaba sayısında değişiklik olmamasına rağmen köy ve mezraa sayısında artışlar olmuştur. Mardin kazasına bağlı 305 köy, yirmi beş mezraa, Savur kazasına bağlı elli yedi köy, yetmiş yedi mezraa, Berriyecik kazasına bağlı 141 köy ve kırk üç mezraa yer almaktadır. 1540 yılında idarî yapıda fazla bir değişikliğin olmadığı görülmektedir. Bu tarihte kaza olarak sadece Mardin geçmektedir.

Mardin kazası ve ona bağlı Duraclu nahiyesi ve sancak dahilindeki meskûn yerlerde bir kale, iki kasaba merkezi (nefs), 258 köy ve 113 mezraa vardı. Nusaybin bu tarihte Mardin’den kopuk olarak görünmesine rağmen ancak 1550’ye doğru müstakil sancak olmuştur (Göyünç, XVI. Yüzyılda Mardin Sancağı, s. 44). 1540 yılından itibaren Mardin’in sancak olarak zikredildiği görülmektedir.

964’te (1557) Mardin Âmid livâsına bağlı bir nahiye, 972’de (1564-65) kaza olarak belirtilmekte ve buraya bağlı Karadere, Kûh-i Mardin, Dînâbî, Turaclu, Öksüzçalı, Gökçekaya, Zerkan, Doğancık, Dehleki nahiyeleri yer almaktadır.

Mardin’in 1560 yılından itibaren sancak hüviyetini kaybettiği anlaşılmaktadır. Nitekim XVII. yüzyılda Diyarbekir’e bağlı bir kaza konumundaydı. XVIII. yüzyılda ise Bağdat eyaletine bağlı bir kaza oldu, bu statüsünü XIX. yüzyılın ilk yarısında da sürdürdü ve Bağdat’a bağlı voyvodalar tarafından idare edildi. Mardin, 1840’lı yıllarda şehrin ileri gelen aşiretlerinden olan Millî ailesinin idaresine verilmiştir (a.g.e., s. 46). 1840-1845 yılları arasında Mardin’in Musul’a bağlandığı ve valinin gönderdiği vekil tarafından yönetildiği belirtilir. 1845’te Mardin tekrar sancak statüsünü kazanmış, 1869 yılından Cumhuriyet’in kuruluşuna kadar geçen zaman içerisinde ilk dönemde olduğu gibi Diyarbekir’e bağlı sancak konumunu sürdürmüştür.

04 Eyl 2020 - 14:22 - Kültür & Sanat